9 Haziran 2017 Cuma

Fatimilerin Mısır'ı Alması

Kuzey Afrika'da Ağiabileri, Rüstemleri ve İdrisileri ortadan kaldıran Fatımiler, iki hükümdarları döneminde en az üç defa (914, 921, 935) ciddi bir şekilde Mısır'ı ele geçirmeye çalışmış, fakat başarılı olamamışlardı. 958'de, dördüncü ve en büyük Fatımi hükümdarı el-Muiz (h. 1953-75), Mısır'ı ele geçirmek için yapılan büyük planı yürürlüğe koymadan önce, Ifrıkiye ve Mağrib üzerinde tam bir otorite kurmaya karar verdi.

Bu görevi, Sicilya'dan alınmış eski bir Rum köle olan ve esas olarak, sadakatlerini Ebu Yezid isyanının bastırıldığı zaman (944-5) ispatlamış olan Senhace Berberilerinden oluşan kuvvetli bir ordu kuran başkomutanı Sicilyalı Cevher'e verdi. Cevher, eski Rüstemi bölgesindeki bütün artık direnişleri tamamen yok ederek, önceden idrislerin başkenti olan Fez'i ele geçirdi. Böylece Atlantik kıyılarına kadar olan bölge, kesintisiz bir hareketle itaat ettirildi.

Altmış yıllık savaşlardan sonra, Fatımiler, Kuzey Afrika'da, tekrar en başa dönüp, Doğuya doğru yayılma konusundaki büyük planlarına dönebilecek kadar kaynak ve istikrar kazandılar. Nihayet Abbasileri yıkarak, halifelik hakkına sadece kendilerinin sahip olacağını ümit ediyorlardı. Mısır'da Bağdat'a biat etmiş olan İhdişiler 935'ten beri hakimiyetlerini sürdürüyorlardı.

Fakat bunlar dördüncü hükümdarları Kafur'un 968'de ölmesiyle, devletin içine düştüğü şiddetli anarşi ve istikrarsızlık nedeniyle, hızla güç kaybediyorlardı. Kendileri de Bağdat'ta Büveyhilerin elinde kukladan farkı kalmayan Abbasilerde bunları kurtarmaya gelecek durumda değillerdi; üstüne üstlük, ülkede bir de kuraklık hüküm sürmekteydi. Bütün bunların zamanlaması, Fatımilerin hevesleri için ideaidi. Neticede, ülke parlak komutan Cevherin iyi planlanmış saldırısı karşısında çok kolay bir lokma oldu (969) ve başkent Fustat, hiç bir fiili direniş göstermeden teslim oldu.

Çok geçmeden, Mısır, Abbasi halifelerini tanımayı ortadan kaldıran yeni hükümdarlara sahip oldu; para birimi değiştirildi ve artık Cuma namazlarında Muiz'in ismi okunmaya başlanarak, namaz (ezan da dahil) tedrici olarak Şiilerin kıldığı şekilde kılınınca başlandı. Zaferlerinin bir hatırası olarak, Cevher, Filistin'i ve Suriye'nin bir bölümünü almak üzere tekrar yola çıktı.

El-Muiz, muazzam ülkesine girdiği yeri, Kahîre'yi yeni başkent yaptığı sıralarda Fatımi imparatorluğu Fas'tan Suriye'ye kadar uzanıyor ve bir an için Abbasi iktidarı en büyük rakibi tarafından yıkılmanın eşiğine gelmiş görünüyordu fakat bu hiç gerçekleşmeyecekti. Mamaafih, Muiz bu gururu yaşamadan önce, Fatımiler daha dehşetli bir güçle, Arabistan'ı kontrollerinde tutan ve kendilerine yaklaşmakta olan yeni gücü haber almış olan Karmatilerle karşılaşmak zorunda kalıyordu.

Kahire yakınlarında şiddetli bir savaş oldu (972), Mısır kurtuldu; ama bu oldukça pahalıya mal oldu.[87] Fatımiler, her ne kadar, iki asırlık parlak idareleri boyunca Mısır halklarının (bunlar Kiptiler haricinde, Sünnilerin Maliki ekolüne mensupturlar ve az sayıda da Harici vardı) inançlarını değiştirmeyi başaramamışlarsa da, pek çok diğer ülkede, hareketlen için geniş bir misyonerlik ağı kurmuşlardı.

Bunların hakimiyetinde bulunan Kuzey Afrika'nın başka yerlerinde de benzer durumlar vardı; sahil şeridindeki halk Sünni kaldı, Atlas bölgesindekiler ise katı püriten cumhuriyetçiler olan Haricilerdi.
Fatımi hakimiyetindeki Mısır [88] büyük bir zenginlik yaşadı; Hindistan, İtalya, Batı Akdeniz ve hatta zaman zaman Bizanslılara yapılan ticaret gelişti.

Rejimin müsamahakar tavrı, (bu açıdan, 996-1021 arasındaki el-Hakim idaresi, Fatımilerin bütün dönemlerindeki tek istisnadır.) ülkede büyük bir ilmi canlılık sağlandı.

* [87] Bu olay, İsmailiyye'nin şekillendiği ilk dönemlerde, iki hareketin bağımsızlığını gösterebilir; hem Karmatiler, hem de Fatımiler, Şiiliğin İsmailiyye koluna mensuptular. Fakat Fatimi hükümdarları, bu davranışlarını belki de İsmaili ideallerine karşı bir ihanet kabul etmiş olan fanatik Karmatilerin ifrata kaçan siyasetlerini benimsemekten kaçınıyorlardı.
* [88] 996'dan sonra, Kuzey Afrika çeşitli Berberi hanedanlıkları arasında bölünmüştü ve Fatımi halifeliğinin otoritesi, Barka'dan daha Batıya geçememişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder