18 Kasım 2017 Cumartesi

MÜKELLEF NEDİR?

Mükellef sorumlu demektir. Akıllı, büluğ çağına eren ve Allah'ın emir ve yasaklarıyla sorumlu olan müslümanlara "mükellef" denir. Allahu Teâlâ, bazı şeylerin yapılmasını emr etmiş bazılarından da yasaklamıştır. Mükellef olan kimse, emr olunanı yapmakla, yasaklanandan da kaçınmakla yükümlüdür.
O halde bir kimsenin Allah'u Teâlâ'nın emir ve yasaklarından sorumlu sayılması, yani mükellef olması için üç şart vardır:
1- Müslüman olmak: İnsanlar, önce Allah'a imanla mükelleftir. Müslüman olmayanların ibadetleri Allah katında bir değer taşımadığı için, onlar ibadetle mükellef değildir.
2- Akıllı olmak: Akıl hastaları, deliler mükellef değildir. Çünkü bu kimseler, iyiyle kötüyü ayırt edemezler.
3- Büluğ (ergenlik) çağına gelmek: Ergenlik, kişinin kendi cinsiyetini, şahsiyetini anlaması demektir. Bu devre erkeklerde oniki ile onbeş, kızlarda ise dokuz ile onbeş yaş arasındadır. Onbeş yaşına girdiği halde ergenlik çağına gelmeyen hanım ve erkekler, İslâm'ın emir ve yasaklarından sorumludurlar.

MÜKELLEFLERİN YAPMALARI GEREKEN İŞLER

Farz: Allah'ın kesin olarak işlenmesini emrettiği hükme denir. Namaz, oruç, zekât, hac, ana-babaya itaat vd. gibi. Farzın terki haramdır. İşlenmesinde sevap, özürsüz terkedilmesinde Allah'ın azabı vardır. Farzı inkar eden kimse dinden çıkar, kâfir olur.
Farz ikiye ayrılır:

a- Farz-ı Ayın: Mükelleflerden her birinin yapması şart olan farzdır. Bir kimse diğerinin yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz. Bu tür farzları herkesin bizzat yapması gerekir.

b- Farz-ı Kifâye: Mükelleflerden bazılarının yapmalarıyla diğerlerinden düşen, onlar için yapma mecburiyeti kalmayan farzlardır. Cenaze namazı kılmak gibi. Müslüman bir kimsenin cenaze namazının kılınması o beldede yaşayan müslümanlara farzdır. Bir kişi dahî kılmış olsa farz yerine gelmiş olur. Kılınmazsa orada oturan kimseler günahkâr olurlar. Kılan sevabını alır, kılmayan günahkâr olmaz.

Vacib: Yapılması şer'an kat'î bir delil ile sabit olmamakla beraber, kuvvetli bir delil ile sabit olan şeydir. Sadaka vermek, Bayram Namazı kılmak gibi.

Sünnet: Farz ve vacip olmayıp, peygamberimizin ibadet maksadıyla yaptığı ve bize de emrettiği şeylerdir. Beş vakit namazda kılınan sünnetler, teravih namazı ezan ve kâmet gibi... Sünnetlerin işlenmesinde sevap, bile bile terkedilmesinde peygamberimizin takdîri vardır. Sünnetleri terketmeyi alışkanlık haline getirenler Peygamberimizin şefaatine nail olamazlar.

Müstehab: İşlenmesinde sevap olan, terkinde günah olmayan şeylerdir. Nafile namaz kılmak, oruç tutmak gibi.

Mübah: Yapılmasında sevap olmadığı gibi terkedilmesinde de günah olmayan fiillerdir. yemek içmek gibi.

Haram: Mükellefin yapmamasını isteyen ve kat'i bir delil ile sabit bulunan şer'i bir hükümdür. "Adam öldürmeyiniz, içki içmeyiniz, yer yüzünde fesat çıkarmayınız." gibi insan-ları bazı fiillerden yasaklayan hükümlerdir.

Mekruh: Allah'ın, haram kadar kesin olmayan yasaklarıdır. İki kısma ayrılır.

a) Tahrîmen (Harama yakın) Mekruh: Vaciplerin terkedilmesi bu kısma girer. Özürsüz olarak ikindi namazını geciktirip gün batarken kılmak gibi.

b) Tenzîhen (Helâle yakın) Mekruh: Sünnet ve müstehabları yapmamak bu bölüme girer. Sağ eliyle sümkürmek gibi...

Müfsid: Başlanmış bir ibadeti bozan işe denir. Namazda gülmek, konuşmak, oruçlu iken bile bile yemek içmek gibi... Çünkü, gülmek ve konuşmak namazı, bilerek yemek içmek de orucu bozar. 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder