Din, insanların maddî ve manevî hayatını
şekillendirip, hayatını tanzim eder. Dinin; ferdin gönlüne, vicdanına
yerleştirmiş bulunduğu, "kontrol edici güç" insandan hiç bir zaman
ayrılmayacağı için, insanı her yerde ve her zaman kontrol altında tutan
bir hâkimdir. Bu hâkim, vicdanlarda ençok etki edebilen bir varlık ve
güç olduğundan sebep olduğundan, insanın gizli ve aşikâr yapmaya
niyetlendiği her türlü kötülüklerden alıkoyacağı gibi, her türlü
iyiliklere de sevk eder. Din sayesinde, Allah'ın ilminin gizli ve aşikar
her şeyi kuşattığını bilen insanın iradesi kuvvetli bir hal alır. Böyle
kuvvetli bir irade ve karakter sahibi olan dindar ferdlerden meydana
gelmiş toplumlarda sürekli bir düzen ve ahenk bulunur.
Bu sağlam yapı ise; ancak Hak olan ve bozulmamış bir din ile olabilir ki, o da İslâm'dır.
Çünki, inanan insanlarda mevcud olan iman, ahlâk için çok kuvvetli ve kıymetli bir dayanak ve sığınaktır.
Dinsizliğin hâkim olduğu toplumlarda ahlâkî yapının bozulduğu,
dinsizliğin ve her türlü kötülüğün yayıldığı, geliştiği görülmektedir.
Aynı zamanda hukuk fikri de yıkılacağı için adaletin varlığı ve
hâkimiyeti yok olur.
Dinsizlik, toplumların yıkılmasına, ferdler arasında ahlâki dayanışmanın
yok olmasına sebep olur. Toplumdaki ferdlerin inanç ve duygularının
ortaklığı birliği, dayanışmayı, güveni ve güçlü olmayı sağlar.
Dinsizliğin neticelerinin tehlikeleri dolayısıyla din, toplum hayatı için bir zarurettir.
Araştırmalar ortaya koymaktadır ki; dinsiz ve dînî değerlerden
uzaklaşmış toplumlarda cinayet, zina, uyuşturucu, intihar vs. gibi her
türlü çirkin ve yasak fiillerin arttığı, toplumda huzurun ve güvenin
kalmadığı görülmektedir.
İnsanlık hayatı; dinsiz toplumların yaşayamadığını, hak dinden
uzaklaşanların dahi sapık dinlere yöneldiğini ve o aslını kaybetmiş dine
uygun yeni ve bozulmuş bir toplum yapısı meydana getirdikleri
göstermektedir.
Din; gerek ferdin, gerek ailenin ve gerekse toplumun mutluluğu
noktasında, insanlık için vazgeçilmez lüzumlu bir sosyal müessesedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder