İmân, bir şeye tereddütsüz ve kesin olarak
içten ve yürekten inanmak, haber verilen bir şeyi, bir hükmü tasdik
etmek, onun doğru olduğunu kabul edip haber verenin doğru söylediğine
inanmak, mutlak tasdik etmekdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) imanın ne demek olduğunu sorana
şöyle cevap vermiştir: "İman, Allah'dan başka ilah olmadığına,
Muhammed'in Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna, Allah'ın Meleklerine,
Kitablarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, Kadere inanmaktır."
İmân:
Allah'a ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Allah tarafından haber verdiği kesin
olarak belli olan şeylerin doğru olduğuna tereddütsüz inanmak, bunların
doğru olduğunu içinden (kalp ile) tasdik ve itiraf etmektir.
KELİME-İ TEVHİD
Tevhîd; yalnızca Allah'ın birliğine inanıp ifade etmekdir.
"Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah (Allah'dan başka Tanrı yoktur;
Muhammed, Allah'ın Peygamberidir). "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve
eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühu" (Ben şehâdet ederim ki,
Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed
O'nun kulu ve peygamberidir.
Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Şehâdet, İslâm inancının temeli olup, iman esaslarının tamamını içine almaktadır.
Müslüman olmak isteyen bir kişinin Kelim-i Tevhîd veya Kelime-i Şehâdet'i bir defa söylemesi farzdır.
İMAN ESASLARI
İslâm dininin inanç temelleri yani iman esasları altıdır:
1- Allah'a
2- Allah'ın meleklerine,
3- Kitablarına
4- Peygamberlerine
5- Ahiret gününe
6- Kadere (hayır ve şer her şeyin Allah'ın dilemesi, takdiri ve
yaratmasıyla olduğuna) iman etmek, kalbiyle bunlara sarsılmaz bir
surette bağlanmak ve böylece Peygamber'e itaat eylemektir.
İMANINI GİZLEYENİN HALİ
İman, kalbin tasdikinden ibarettir. İnandığını dili ile söylemesi ve
şehadet imanın bir parçası olmayıp, dünyada İslâmi hükümlerin
uygulanması için şarttır.
Müslüman değil iken, Allah'ın birliğine ve Hz. Peygamber'in hak
peygamber olduğuna iman etmiş ve bunları kalbiyle tasdik eylemiş olan
bir kişi, bunu dili ile de ikrar ve itiraf ederek imanını açıklamamış da
olsa, yine o kimse Allah yanında mü'mindir.
Ancak, onun hali müslümanlarca belli olmayacağından hakkında İslâmî
hükümler uygulanamaz. Çünki bu durumda, Allah yanında gerçekten mü'min
olan bir kişi, insanlar yanında kafirdir. Bundan dolayı ona bir müslüman
kadın nikâh edilemez. Bir cemaate imam olamaz. Öldüğünde Müslüman
mezarlığına gömülemez.
İMAN EDENLER, İMAN ETMEYENLER
İslâmın imân ve i'tikad esaslarını kabul ve tasdik edenler, "mü'min" ve
"müslüman"dır. Bu esasları kabul etmeyenler, bunu söyleyenler, yani
Allah'ın birliğine ve Hazret-i Muhammed (s.a.v.)'in Peygamberliğine
inanmayanlara "kafir" denir.
Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Peygamberliğini kabul
ettiklerini söyleyerek gerçekten müslüman olanlar arasında göründükleri,
"müslümanız" dedikleri halde, kalbleriyle inanmayanlara "münâfık"
denir ki "içi başka, dışı başka, sözü özüne uygun değil" demektir.
Bunlar, kafirlerden de kötüdür. Allah'a ortak koşanlara ise "müşrik"
denir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder