18 Kasım 2017 Cumartesi

İMAN NEDİR?

İmân, bir şeye tereddütsüz ve kesin olarak içten ve yürekten inanmak, haber verilen bir şeyi, bir hükmü tasdik etmek, onun doğru olduğunu kabul edip haber verenin doğru söylediğine inanmak, mutlak tasdik etmekdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) imanın ne demek olduğunu sorana şöyle cevap vermiştir: "İman, Allah'dan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna, Allah'ın Meleklerine, Kitablarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, Kadere inanmaktır."
İmân:
Allah'a ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Allah tarafından haber verdiği kesin olarak belli olan şeylerin doğru olduğuna tereddütsüz inanmak, bunların doğru olduğunu içinden (kalp ile) tasdik ve itiraf etmektir.

KELİME-İ TEVHİD
Tevhîd; yalnızca Allah'ın birliğine inanıp ifade etmekdir.
"Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah (Allah'dan başka Tanrı yoktur; Muhammed, Allah'ın Peygamberidir). "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühu" (Ben şehâdet ederim ki, Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve peygamberidir.
Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Şehâdet, İslâm inancının temeli olup, iman esaslarının tamamını içine almaktadır.
Müslüman olmak isteyen bir kişinin Kelim-i Tevhîd veya Kelime-i Şehâdet'i bir defa söylemesi farzdır.

İMAN ESASLARI
İslâm dininin inanç temelleri yani iman esasları altıdır:
1- Allah'a
2- Allah'ın meleklerine,
3- Kitablarına
4- Peygamberlerine
5- Ahiret gününe
6- Kadere (hayır ve şer her şeyin Allah'ın dilemesi, takdiri ve yaratmasıyla olduğuna) iman etmek, kalbiyle bunlara sarsılmaz bir surette bağlanmak ve böylece Peygamber'e itaat eylemektir.  


İMANINI GİZLEYENİN HALİ
İman, kalbin tasdikinden ibarettir. İnandığını dili ile söylemesi ve şehadet imanın bir parçası olmayıp, dünyada İslâmi hükümlerin uygulanması için şarttır.
Müslüman değil iken, Allah'ın birliğine ve Hz. Peygamber'in hak peygamber olduğuna iman etmiş ve bunları kalbiyle tasdik eylemiş olan bir kişi, bunu dili ile de ikrar ve itiraf ederek imanını açıklamamış da olsa, yine o kimse Allah yanında mü'mindir.
Ancak, onun hali müslümanlarca belli olmayacağından hakkında İslâmî hükümler uygulanamaz. Çünki bu durumda, Allah yanında gerçekten mü'min olan bir kişi, insanlar yanında kafirdir. Bundan dolayı ona bir müslüman kadın nikâh edilemez. Bir cemaate imam olamaz. Öldüğünde Müslüman mezarlığına gömülemez.

İMAN EDENLER, İMAN ETMEYENLER
İslâmın imân ve i'tikad esaslarını kabul ve tasdik edenler, "mü'min" ve "müslüman"dır. Bu esasları kabul etmeyenler, bunu söyleyenler, yani Allah'ın birliğine ve Hazret-i Muhammed (s.a.v.)'in Peygamberliğine inanmayanlara "kafir" denir.
Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Peygamberliğini kabul ettiklerini söyleyerek gerçekten müslüman olanlar arasında göründükleri, "müslümanız" dedikleri halde, kalbleriyle inanmayanlara "münâfık" denir ki "içi başka, dışı başka, sözü özüne uygun değil" demektir. Bunlar, kafirlerden de kötüdür. Allah'a ortak koşanlara ise "müşrik" denir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder