Faiz, belirli bir müddet için ödünç olarak verilen nakit sermaye karşılığında aylık veya yıllık kazanç sağlamaktır.
Faiz sisteminde, sermayeyi alan zarar da etse faiz yine ödenir. Kârın oranı büyük olsa, oran yine değişmez.
Buna karşılık "mudârebe ortaklığı"nda işletme kâr etmez ise, sadece
çalışanın emeği boşa gidecek, sermaye kâr etmemiş olacaktır.
İşletme zarar ederse, işletmecinin emeği boşa giderken sermayede zarara
katlanacaktır. İşletme kâr ederse, bu kâr emek ile sermaye arasında
önceden konuşulan nisbetde taksim edilecektir. Zarar ihtimali yanında
kâr etme düşüncesi vardır.
İhtiyaca harcamak için alınmış ise, bu durumda sıkıntı daha da büyük olacaktır.
Teşebbüs ve yatırım sermayesi yapılacak kredi (karz) konusunda faizin
yerine "mudârebe"yi getiren İslâm hukûku, ihtiyaç yani tüketim için
mecbur kalınacak istikraz konusunda borç yerine zekât müessesesini
getirmiştir.
Allahu Teâlâ; faizi, sebep olduğu yıkıcı zararları dolayısıyla, Kur'ân-ı
Kerîm'inde; "Allah, alış-verişi helâl; faizi haram kıldı" (Bakara
suresi, ayet: 275) emriyle yasaklamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder