11 Haziran 2017 Pazar

İbadet Nedir ?

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat- 56)

Kur'an-ı Kerim'de bu ayeti okumuş birinin aklına ilk gelen şey Allah'a iman etmenin, beraberinde getirdiği şey hayatın tümünü O'na has kılmak ve O'nun istediği gibi yaşamaktır. 


Özetle buna İbadet veya Allah'a kulluk diyebiliriz. Şehit Seyyid Kutub'un dediği gibi "Hayat İman ve Cihad dan İbarettir." sözü ne kadar manidardır değilmi ? 

Neye İnanıyorsanız O uğurda mücadele edersiniz. Mücadelesini sürdürdüğünüz dava sizin Dininizdir artık. Yapıp yapageldiğiniz her şey de İbadet. İbadetin sadece Namaz, hac oruç gibi farzlarla sınırlı olmadığını. İslamın 5, İmanın da 6 şarttan ibaret olmadığını gelin birlikte inceleyelim.

İbadet: Varlığın kendisinden üstün ve yüksek kabul ettiği bir merciye boyun eğmesi, onun emirlerine uyup, şartsız ve isteyerek itaat etmesi.

Kur'an-ı Kerim de ibadetin üç manada kullanıldığını görmekteyiz.

Kulluk ve itaat anlamında ibadet;
"Ey iman edenler, size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (maddeten ve manen) en temiz olanlarından yeyin. Allah'a şükredin, eğer(hakikaten) Ona kulluk ediyorsanız."(Bakara-172)


Bu ayetin getirdiği hüküm ile İslam öncesi toplumun hali arasındaki münasebete gelince. İslam'dan evvel Araplar dini önderlerinin emirlerine bağlanmak ve atalarının takip ettiği yola uymak suretiyle içecekler ve yiyecekleri konusunda bir takım sınırlara bağlı kalarak yaşıyordu. 


Müslüman olunca Allah onlara şöyle buyurdu: 
"Eğer bana ibadet ediyorsanız, bu kayıtlamaların tümünü bir yana atmalı ve size helal kıldıklarımı afiyetle yemelisiniz." 
Bunun anlamı şudur: 
"Siz bilgin ve önderlerinizin kulları değilseniz; ve sadece Allah'ın kulları iseniz; ve eğer siz gerçekten önderlerinizi bırakıp Allah'a itaat ediyorsanız helal ve haram konusunda Allah'ın sizin için çizdiği sınırlara uymanız gerekir; onların çizdiği sınırlara değil".

"De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah'ın lânetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır."(Maide-60) 
"Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur! "(Nahl-36)

"Tâğut'a kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele:" (Zümer-17)


Bu üç ayette "Tağut a ibadet" sözünden kasdedilen mana Tağut'a kölelik ve itaattir. Kur'an-ı Kerim'in ıstılahında Tağut'un manası Allah'a karşı haddi aşan ve zulmeden her türlü yönetim, otorite veyahut her türlü başkanlık yuhut kumandanlıktır. Allah'ın mülkünde O'nun hükmünü yerine getirir, kullarını zorla, aldatmakla yahut kötü ve bozuk öğretim gibi yollarla kendisine itaate mecbur eder. Kişinin bu türlü otoriteye, başkanlığa, liderliğe boyun eğmesi ve ona tapması şüphesiz Tağut için bir itaattir, başkası değil.

Anlaşıldığı üzre İbadet birine kulluğu gerektirirken; İlah'lık, Rab'lik taslayıp, insanı kulluğa zorlayan diğer bir otoriteyi ve gücü reddi gerektirir ki bu da (La İlahe İllallah "Kelim-i Tevhid") Tevhid in zaruri bir sonucudur.

İtaat anlamında ibadet;
"Ey Adem oğulları, şeytana ibadet etmeyin diye size emir vermedim mi? Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır."(Yasin-60)


Açıkça görülen şudur: Hiç bir kimse bu dünyada şeytanı ilah tanımaz, bilakis bütün gücü ile ona lanet eder ve onu kendisinden uzaklaştırmaya gayret eder. Bunun için Allahu Teala'nın kıyamet gününde ademoğullarına yükleyeceği suç, dünya hayatında şeytana tapmaları değil; onun emrine itaat etmeleri, hükmüne tabi olmaları ve gösterdiği yollara süratle koşmaları olacaktır.

"(Allah, meleklerine emreder:) ''Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve tapmış olduklarını toplayın''. Allah'tan başka. Onlara cehennemin yolunu gösterin''. Saffat(22,23)
"(İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar. (Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler. (Ötekiler de:) "Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz".Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz," (Saffat- 27,28,29,30)

Kur'an-ı Kerim in hikaye ettiği ibadet edenlerle ibadet edilenler arasındaki bu karşılıklı konuşmaya iyice dikkat edildiği takdirde açıkça şu görülecektir: Burada mabutlardan masat, kavmin taptığı ilahlar ve putlar değildir. Bilakis onlardan masat halka görünüşte iyilik yapıyoruz izlenimi verirken sapıklığa sürükleyen, temiz hırıstiyan aziz görünüşü altında insanların huzurana çıkarak, şerri ve fesadı, islah adı altında yayan liderler ve kılavuzlardır. Onları cüppe ve tesbihleri ile aldatıp kendilerine tabi kıldılar.

İlah edinmek anlamında ibadet;
Şimdi de üçüncü anlamıyla içinde "ibadet" kelimesi geçen ayetlere bir göz atalım. Bu arada ilah edinmek anlamındaki "ibadet" 'in Kur'an 'ın ifade buyurduğu gibi iki anlamı kapsadığını hatırda tutmalıyız.

Birincisi: Kişinin bir başkası için tapınma ve kulluk amacıyla sücud, rüku, kıyam, tavaf etmesi, kapı eşiğini öpmesi, adak ve kurban kesme vb.. davranışlardan birini göstermesidir. Bu şekilde kendisine tapınılan kimsenin başlıbaşına bir ilah olduğuna inanılmış olsun veya tüm ibadetler, onun şefaat ve yakınlığının elde edilmesi için yapılmış olsun yahut yüce ilaha ortak olduğuna ve bu dünya işlerinin yönetiminde yardımı ve katkısı bulunduğuna iman edilmiş olsun, bunun hiçbir önemi yoktur.

İkincisi: Kişinin bir kimseyi bu alemde sebebler nizamı üzerinde egemen zannederek isteklerini gerçekleştirmesi için onun dua etmesi, zarar ve felaketler karşısında ondan medet umması, korkuları esnasında malların ve canların yok oluşunda ona sığınması.

Kişinin bu türden tutumlarının ikisi de ilah edinip kulluk etmek manasına dahildir. Bunun delili aşağıdaki Kur'an-ı Kerim ayetleridir.

"De ki: Bana Rabb'imden (akli delilleriyle takviye eden) apaçık ilahi deliller gelince o sizin Allah'ı bırakıp dua ettiğiniz ibadet etmekliğimden kesin olarak menedildim..."(Mü'min- 66)

"Sizi ve Allah'tan başka dua ettiklerinizi bırakıp çekiliyorum. Rabb'ime dua ediyorum..."(Meryem- 48)

"İşte (İbrahim) onları ve Allah'tan başka ibadet ettiklerini bırakıp çekilince biz ona İshak'ı ihsan ettik..."(Meryem-49)

"Allah'ı bırakıp da kendisine kıyamete kadar cevap veremeyecek kişiye tapmakta olan kimseden daha sapık da kimdir? Halbuki bunlar, onların duasından habersizdirler."(Ahkaf- 5)

"İnsanlar mahşerde bir araya toplandıkları zaman bunları, onların düşmanları olurlar ve onların ibadetini inkar ediciler olurlar"(Ahkaf- 6)

Beş ayetin herbirinde Kur'an-ı Kerim bizzat açıklamıştır ki burada ibadetten maksat dua ve medet ummaktır.

"... Bilakis onlar cinlere ibadet ediyorlardı ve çoğu onlara iman edicilerdi."(Sebe- 41)

Cinlere ibadet ve onlara imandan bu ayette kastedilen mananın ne olduğunu aşağıdaki Cin suresi'ndeki ayetler açıklamaktadır:

"Gerçekte şu da var:İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kişilere sığınırlar."(Cin- 6)


Yukarıdaki ayette açıklanmıştır ki cinlere ibadetten maksat: Onlara sığınmak, korkularından, mal ve canların kaybından yine onlara sığınmaktır, keza cinlere imandan maksat da, muhafaza ve sığınma hususunda onların kudretine inanmaktır.

"Rabb'in onları da, Allah'tan gayrı ibadet ettiklerini de mahşerde bir araya toplayıp da:'Siz mi şu kullarımı saptırdınız, yoksa kendileri mi yollarını sapıttılar ?' diyeceği gün.Görürsün ki onlar şöyle demişlerdir:'Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka veliler edinmek bize yakışmaz..."(Furkan- 17,18)

Bu ayetin beyanından, mabutlardan maksadın salihler, peygamberler ve veliler olduğu açıkça anlaşılıyor. Onların ibadetlerinden maksat da, onların kul olmaktan üstün ve yüce bir mevkide olduklarına inanmak, ilahlık sıfatı ile nitelenebileceklerine, kötülüğe son verip, gaybi yardım gibi şeylere onların huzurunda onları ilahlaştırmaya varacak şekilde tazim ve takdis etmektir.

"...Allah onların hepsini mahşerde toplayacak, sonra meleklere: 'Bunlar size mi ibadet ediyorlardı? diyecek'. '(Melekler de): Seni (ortaktan) tenzih ederiz. Bizim velimiz onlar değil. Sensin..."(Sebe- 40,41)

Bu ayetlerde, meleklerin ibadetlerinden kastedilen mana cahiliyye halkının yaptığı gibi, onların hayal ürünü resimlerine ve heykellerine karşı gösterilen kulluk ve ubudiyettir. Bundan maksatları ise, bu dünya hayatına bağlı işlerinde onların yakınlıklarını ve yardımlarını kazanmak suretiyle onları hoşnut etmektir.

"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne bir zarar, ne bir faide veremeyecek olan şeylere ibadet ederler. Bir de: 'Bunlar -putlar- Allah yanında bizim şefaatçılarımızdır.' derler"(Yunus- 18)

"...Kendilerine O'ndan başka bir takım veliler edinenler (derler ki): 'Biz bunlara ancak bizi Allah' a daha fazla yaklaştırsınlar diye tapıyoruz..."(Zümer- 3)

Bu ayette de ibadetten maksat, ilah edinmektir. Yine burada onların ibadetlerindeki gayenin ne olduğu da açıklanmıştır.

Kulluk, itaat ve ilah edinmek anlamında ibadet
Az önce birbiri arkasına sıraladığımız misallerin hemen hepsi, Allah'tan başkasına yapılan ibadeti kapsamaktaydı. İbadet keilmesinin itaat ve kulluk manaları ile zikredildiği ayetlere gelince, bu ayetlerde mabuttan maksat ya şeytandır, yahut Allah'a itaat ve ibadette alternatif olarak kendilerine itaat ve ibadeti teşvik eden ve kendilerini Tağut kılan azgın kişilerdir, yahut da Allah'ın kitabını hiçe sayarak insanları, uygun gördükleri hayat düzeni ve yaşayış tarzına sürükleyen lider ve önderlerdir. 


İbadet kelimesini "İlah" manasında varit olduğu ayetlere gelince; bu ayetlerde mabuttan maksat, yol gösterme ve öğretilerine rağmen insanların kendilerini ilah telakki ettikleri salih kişiler, peygamberler ve velilerden yahut yanlış anlayışları dolayısıyla tabiat kanunu üzerindeki koruyucu Rab'lıkta ortak edindikleri cin veya meleklerden ibarettir. 

Veya bunlar, mücerred şeytanın teşviki ile namazlarını kıble ve ibadetlerine yön teşkil eden heykel ve hayali kuvvetlerden oluşmaktadırlar. Kur'an-ı Kerim, bütün bu mabutları batıl sayıyor. İnsanların onlara tapmasını, onlara itaat etmelerini, onların ilah telakki etmesini de büyük bir hata sayıyor. 

Bu ibadetin, onlara tapınılması, itaat olunması, yahut onları ilah kabul etmek şeklinde olması aynı şeydir. 

Kur'an ayrıca şunu da vurguluyor: Sizin tapmakta olduğunuz bu şeylerin hepsi Allah'ın kulları ve köleleri olup ibadet olunmaya müstahak değildir ve siz de onlara ibadet etmekle ümitsizlik, alçaklık ve musibetten başka bir şey elde etmiyorsunuz. Hakikatte onların da, yer ve göklerin de gerçek maliki bir olan Allah'tır. Bütün işler, bütün otorite ve selahiyetler O'nundur. İşte bundan dolayı da ibadet edilmeye layık yanlız O'dur.

"Allah'ı bırakıp dua ettikleriniz sizin gibi kullardır. Eğer davanızda doğru iseniz haydi onlara dua edin de isteklerinizi yerine getirsinler"(Araf- 194)

"Sizin Allah'ı bırakıp çağırdıklarınız ise imdadınıza yetişmeye güçleri yetmediği gibi hatta kendilerine de yardımları dokunmaz."(Araf- 197)

"Öndekilerini de arkalarındakini de O bilir. Bunları O'nun rızasına ermiş olandan başkasına şefaat etmezler. Bunlar O'nun korkusundan titreyenlerdir."(Enbiya- 28)

"Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. Hepsi de O'na boyun eğicilerdir."(Rum- 26)

"Yürür hiçbir mahluk hariç olmamak üzere hepsinin alnından tutan O'dur."(Hud- 56)

"Andolsun ki O, bunları cemiyyet olarak da saymış, fertler olarak da saymıştır."(Meryem- 94)

"De ki: Ey mülkün sahibi Allah. Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, mülkü kimden dilersen ondan alırsın. Kimi dilersen onun kadrini yükseltir, kimi dilersen onu alçaltırsın. Hayır yalnız Senin elindedir. Şüphesiz ki Sen her şeye hakkıyla kadirsin."(Al-i İmran- 26)


Böylece Kur'an-ı Kerim, insanların o ibadet ettikleri şeylerin tümünün Allah'ın kulu ve onun karşısında aciz olduklarını açıkladıktan sonra, insanları ve cinleri ibadet kelimesinin muhtelif manalarıyla yalnız Allah'a ibadete, sadece O'na kulluk etmeye, ancak O'na itaatte bulunmaya, kişinin O'ndan başkasını ilah kabul etmemesine ve ibadetin hangi çeşidi olursa olsun bir hardal tanesi kadar bile olsa O'ndan başkasına yapılmamasına çağırıyor.

"Andolsun ki biz her ümmete, Allah'a ibadet edin, ve tağuttan kaçının diye tebliğat yapması için bir peygamber göndermişizdir.."(Nahl- 36)

"Tağut'tan, ibadet etmekten kaçınıp da Allah'a yönelenlere gelince Onlar için de müjde vardır."(Zümer- 17)

"Ey Adem oğulları, 'tağuta ibadet etmeyin. Çünkü o, sizi Rabbinizden ayıran bir düşmandır. Bana ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur.' diye size emretmedim mi?"(Yasin- 60,61)

"Halbuki bunlar da ancak bir olan Allah'a ibadet etmelerinden başkasıyla emrolunmamışlardır."(Tevbe- 31)

"Ey iman edenler, size rızık olarak verdiğimiz şeylerin en temiz olanlarından yeyin, Allah'a şükredin, eğer hakikaten O'na ibadet ediyorsanız."(Bakara- 172)


Allah-u Teala, bu ayetlerde boyuneğme, itaat, kulluk ve kölelikten ibaret olan ibadetin yalnız kendisine has kılınmasını emrediyor. Zaten ayetlerde buna dair açık işaretler vardır. Çünkü Allah-u Teala bu ayetlerde atalara, rahiplere, bilginlere, şeytanlara, tağutlara itaat etmekten sakınmayı ve bir olan Allah'a kulluk için gerekeni yapmayı emrediyor.

"De ki: 'Bana Rabbimden apaçık deliller gelince o sizin Allah'a bırakıp dua ettiklerinize ibadet etmekliğimden kat'i olarak menedildim."(Mü'min- 66)

"Rabbiniz şöyle buyurdu:'Bana dua edin, size icabet edeyim. Çünkü bana ibadetten büyüklük taslayanlar hor ve hakir cehenneme gireceklerdir."(Mü'min- 60)

"Eğer onlara dua ederseniz duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap vermezler. Kıyamet gününde de onlar sizin müşrikliğinizi tanımayacaklardır."(Fatır- 14)

"De ki: 'Allah'ı bırakıp da size ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki her şeyi işiten, her şeyi bilen Allah'ın kendisidir."(Maide- 76)


Allah-u Teala bu ayetlerde "ilah edinme" manasını içeren ibadetin kendisine tahsis edilmesini emretti. Keza buna açık işaret, ayetteki "ibadet" kelimesinin dua manasında kullanılmış olmasıdır. Yukarıda geçen ve aşağıda gelecek olan ayetlerde Allah-u Teala'ya tabiat üstü koruyucu Rablığı konusunda ortak koştukları ilahlardan söz edilmiş bulunuyor.

Şimdi aklı selim sahipleri kolayca anlarlar ki Kur'an-ı Kerim'de Allah'a ibadetin zikredildiği her ayette ibadet kelimesinin çeşitli manalarından sadece birine hasredilmesini gerektirecek herhangi bir ifade bulunmuyorsa, o zaman bu gibi ayetlerde ibadet kelimesinden kastedilen kulluk, itaat ve ilah edinme manalarının her üçüdür.

Mesela gelen ayetlere bakalım:
"Şüphe yok ki ben, Allah'ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyle ise bana ibadet et..."(Ta-ha -14)

"İşte Rabbiniz olan Allah, O'ndan başka hiç bir ilah yoktur. Herşeyi yaratandır. O halde O'na ibadet edin. O her şeyin üstünde güvenip dayanılacak mutlak bir vekildir."(En'am- 102)

"De ki, ey insanlar, eğer benim dinimden bir şüphede iseniz, ben Allah'ı bırakıp da sizin ibadet etmekte olduklarınıza ibadet etmem. Ancak sizin canınızı alacak olan Allah'a ibadet ederim. Bana mü'minlerden olmaklığım emredilmiştir."(Yunus- 104)

"Sizin O'nu bırakıp ibadet ettikleriniz kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları kuru adlardan başkası değildir. Allah bunlara dair hiçbir burhan indirmemiştir. Hüküm Allah'tan başkasının değildir. O, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emreylemiştir."(Hud- 123)

"...önümüzde, ardımızda ve her ikisinin arasında ne varsa O'nundur. Senin Rabbın unutkan değildir.O göklerin, yerin ve onların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O halde sen O'na ibadet et ve ibadetinde de iyice sebat et..."(Meryem- 64,65)

"...Artık kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir kimseyi ortak tutmasın"(Kehf- 110)


Öyleyse ibadet kelimesinin bu ve buna benzer ayetlerde yalnız ilahlık veya sadece itaat ve kulluk manalarıyla sınırlandığına dair herhangi bir işaret yoktur. Bilakis Kur'an-ı Kerim buna benzer ayetlerde davetini en mükemmel şekilde ortaya koymaktadır. Şurası açıktır ki, Kur'an-ı Kerim, kölelik, itaat ve tapınmanın tümüyle ve bir arada olmak üzere yalnız ve halisen Allah'a ait olmasına davet etmektedir.

Buna göre; ibadet kelimesinin sadece bir manada dondurulması, doğrusunu söylemek gerekirse Kur'an çağrısının çok dar manalara sıkıştırılması demektir. Bunun kaçınılmaz sonucu ise Kur'an davetini böylesine dar kalıplar içerisinde düşünerek Allah'ın dinine inanan kimsenin, Kur'an'ın öğretilerine ancak sınırlı bir şekilde uyabilecek olmasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder